Irak’ta Eğitim Sistemi Yüzünden Kaybolan Nesiller Ahmet TÜRKER Bilindiği gibi ekonomi biliminde her hangi bir mal veya hizmetin üretimi için bazı üretim faktörlerinin bir araya getirilmesi gerektiği açıklanmaktadır. Sözü edilen bu faktörler: sermaye, emek, toprak ve girişimdir. Bu faktörlerden emek ve girişim faktörünün üretimde payı çok büyüktür. Adı geçen bu iki üretim faktörü insanoğlu ile ilgilidir. İnsanoğlu üretim sürecinde, bir taraftan üretim faaliyetinde işçi olarak emek harcar; diğer taraftan da insanoğlu işi planlar, yürütür ve riski üzerine alır. Kısaca üretimi organize etmek üzere girişimde bulunur. Bu nedenle, az gelişmiş bir ülkenin kalkınıp gelişmesi için sahip olduğu insan kaynağını en iyi bir şekilde yetiştirmesi gerekir. İnsanların yetiştirilmesi eğitim ile mümkün olabilmekte ve bu eğitim esas olarak okullarda yapılmaktadır. Okullarda insanların en iyi şekilde yetiştirilmesi için her türlü imkân sağlanmalıdır. Zira insanlar ne kadar iyi yetiştirilirse, yapılan iş de o kadar başarılı olur. Bir toplumu oluşturan tüm fertlerinden yararlanılması gerekir. Ancak toplumdaki her ferdin farklı zekâ ve yeteneğe sahip olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla toplumdaki her ferdin yeteneği ortaya çıkarılmalı ve yeteneğine göre de değerlendirilmelidir. Bir ferdin yaratacağı gücü ortaya koyması için her türlü fırsatı verilmelidir. İleri düzeyde gelişmiş ülkeler kendi insanlarının yetişmesi için her türlü olanağı sağlamaktadır. Hatta birçok gelişmiş ülke, başka ülkelerin yetişen insanlarına da çeşitli imkânlar sağlayarak beyin göçüne yol açmaktadır. Oysa azgelişmiş ülkelerde (AGÜ) ise, kendi insanın yeteneklerini ortaya çıkarmasına fırsat yaratılmamaktadır. Bunun bir doğal sonucu olarak, insanlar kendi yeteneklerinin dışındaki bir alanda çalışmak zorunda kalmakta veya kendi ülkesinden ümidini keserek şansını yurt dışın da aramaktadır. Ek olarak AGÜ’lerde müzik, tiyatro vb. gibi sanat dalları pek önemsenmemekte hatta küçük görülmektedir. Bu yüzden bu dallarda yeteneği olan birçok insan, yaşamını kazanmak için ilgili olmadığı alanda çalışmak zorunda kalmaktadır. Yukarıda açıklanan durum Irak gibi azgelişmiş bir ülkede de geçerli olmaktadır. Ayrıca Irak’ta uzun yıllar çok istisnai bir durum yaşanmıştır. Zira bu ülkede 8 yıllık Irak-İran savaşının ardından Körfez Savaşları yaşanmış, bu savaşlar nedeniyle birçok genç savaş meydanlarında hayatını yitirmiş veya sakat kalmış; bir kısmı da bu savaşlara katılmamak için yurt dışına kaçmıştır. Konumuz gereği Irak’ın eğitim ve öğretim sistemini daha yakından incelemekte yarar vardır. Irak devleti 1921 yılında kurulmuştur. Bu ülkenin eğitim ve öğretim sistemi şu şekilde düzenlenmiştir: altı yıllık ilkokul, üç yıllık ortaokul ve iki yıllık lise olmak üzere üç aşamaya bölünmüştür.1968 yılından itibaren Irak’taki lise eğitim süresi üç yıla çıkarılmıştır. Öğrenciler önce ilkokula yedi yaşını dolduranlar alınmış, daha sonra bu yaş altıya düşürülmüştür. Liseden sonra üniversitedeki eğitim süresi ise, fakültelerdeki bölümlere göre değişmektedir. Irak’ta yukarıda sözü edilen her aşamanın sonunda, yani ilkokul, ortaokul ve liseden sonra, merkezi bir sınav (bekalorya) yapılmaktadır. Bir öğrencinin merkezi sınava girebilmesi için; yıl içinde girdiği derslerin sınavlarında aldığı puanın ortalamasının en az 50 puan olması gerekmektedir. Veya öğrencinin her iki dersin ortalaması 50 altında olursa, yine merkezi sınava girebilmektedir. Sınavlar; haziran ayında bitirme, öğrenci en fazla iki dersten kaldı ise, eylül ayında bütünleme (ikmal) sınavına girmeye hak kazanmaktadır. Öğrenci bütünleme sınavında başarısız olduğu takdirde, yılını iade etmek zorunda kalmaktadır. Ortaokul veya lisede iki yıl üst üste kalan bir öğrencinin okul ile ilişkisi kesilmektedir. Merkezi sınavlarda sorular Başkent Bağdat’ta hazırlanmakta, öğrenciler belli merkezlerde topluca sınava tabi tutulmaktadır. Söz konusu sınavdaki yanıtlar, sınav için özel olarak hazırlanmış cevap defterine yazılmaktadır. Cevapların objektif değerlendirilmesi amacıyla cevap defterinde, öğrencinin adının ve okulunun yazıldığı bölüm kapatılmaktadır. Cevapların değerlendirilmesi ise, kurulan öğretmenler komisyonları tarafından yapılmaktadır. Öğrencileri heyecanlandıran bu sınavların sonuçları öğrenciler için var olma veya yok olma meselesi haline getirilmektedir. Başka bir deyişle öğrencilerin gözünde bu sınavlar, geleceklerini yönlendiren önemli bir merhaledir. Esasen bu sınavların bilgiyi tam ölçtüğü de tartışılabilir; sadece büyük bir engel (baraj) olarak öğrencinin geçmesi gerekir. Nitekim bir dönem ilkokuldan sonra yapılan merkezi sınavlar kaldırılmış, o dönemki öğrenciler ortaokul öğrenimlerini başarıyla sürdürmüşler. Ancak bugün merkezi sınav yeniden ilkokuldan sonra uygulamaya konulmuştur. Bir başka örnek ise, Irak’ta herhangi bir üniversiteyi kazanamadığı için yurt dışına çıkıp yabancı bir ülkede üniversiteyi kazanıp, sınıflarını başarıyla geçen öğrencilerin, bu üniversiteden mezun olmadan, Irak hükümetinin bu ülke ile ilişkilerinde çıkan sorunları nedeniyle, bu öğrencileri çağrılıp dışarıda okuduğu fakültenin aynı bölümünde Irak’taki bir üniversitede devam etmelerine izin verilmiştir. Bu örnek de Irak’taki merkezi sınavın öğrencinin bilgisini doğru bir şekilde ölçmemektedir. Zira aynı öğrenci Irak’ta herhangi bir üniversiteyi kazanamadığı halde, yurt dışında bir üniversiteyi kazanmış, ardından bu öğrenciye Irak’ daki bir üniversitede okuma izni verilmiş ve üniversiteyi başarıyla bitirmiştir. Oysa bu öğrencilere Irak dışına çıkmadan tekrar üniversiteye giriş sınavına girme hakkı tanınmış olsaydı; bu öğrenciler Irak’ta kesinlikle istedikleri üniversitede bir bölümü kazanacaklardı. Benzer şekilde ortaokuldan sonra yapılan merkezi sınav da tartışılır. Ben Kerkük’te Kalede bizim mahallede bazı tanıdıklarım, sırf matematik veya İngilizce dersinden başarısız oldukları için ortaokulu bitiremediler, okul ile ilişkileri kesildi ve yıllarca zorunlu askerlik yapmak durumunda kaldılar. Askerlik dönüşü serbest hayata atılarak yaşamalarını sürdürdüler. Oysa bu merkezi sınav olmasaydı, belki sözü edilen bu arkadaşlar öğrencilik hayatlarını devam ettirebilirlerdi. Ayrıca bir öğrencinin matematik veya İngilizceyi bilmemesi de başarısızlık için bir ölçüt olmamalıdır. Bir öğrencinin hayatının baharında daha 15 yaşında iken öğrenim hayatı sona erdirilebilir mi? Bu öğrencinin okumamasıyla ülke ve toplum ne kazanmış olabilir ki? Tam tersi eğer o öğrenci o yaşta okulla ilişkisi kesilerek okumadan soğutulmasaydı, belki o öğrenci başka bir alanda çok başarılı olabilir ve topluma daha yararlı bir birey olabilirdi. Esasen Irak’ta ilkokul beşinci ve altıncı sınıf ile ortaokul veya lisedeki tüm sınıflarda yıl içinde sınavlar yapılmaktadır. Şöyle ki: Güz döneminde dört tane aylık sınav yapılır ve bunların ortalaması alınarak güz dönemi başarı puanı saptanır. Bu sınavlardan sonra yarıyıl sınavı yapılır. Bu sınavda öğrenciye dönem içinde o dersten aldığı tüm konulardan sorular sorulur. Yarıyıl sınavından sonra 15 günlük ilkyarı yıl tatili yapılır. Tatilden sonra bahar dönemi başlar ve bu dönemde de üç tane aylık sınav yapılır ve bunların ortalaması alınarak bahar dönemi başarı puanı saptanır. Dönem sonunda öğrencinin yıl içinde aldığı güz dönemi ortalama puanı, yarıyıl sınav puanı ve bahar dönemi ortalama puanı toplanır üçe bölünerek öğrencinin yıl içi başarı notu ortaya çıkar. Öğrenci yılsonunda final sınavına girer. Öğrencinin başarı notu ise, final sınavı puanı ile yıl içi başarı notu toplanır ikiye bölünür, çıkan sonuç puan 50 üzerinde olması gerekir. Bitirme sınavında öğrenci en fazla iki dersten 50 puanın altında alırsa, eylül ayında yapılacak bütünleme sınavına girmeye hak kazanır. Ancak ilkokul, ortaokul ve lise son sınıf öğrencileri yılsonunda yapılacak merkezi sınava girecekleri için, okulda yapılacak final sınavına girmemektedirler. Burada görüldüğü gibi, bir öğrenci yıl içinde okulda dokuz kez sınava tabi tutulmakta ve gerçek başarısı ortaya konulmaktadır. Irak’ta ortaokuldan sonra lise, fen ve edebiyat dallarına ayrılmaktadır. Öğrenci lise eğitimine devam etmek istiyorsa, kendi sayısal yeteneğine göre bu iki daldan birini seçmektedir. Liselerin yanında, öğrenci ortaokuldan sonra, ticaret, endüstri ve tarım meslek liselerine de girme imkânı var. Bu okulların son sınıfından mezun olabilmek için merkezi sınava girilmesi gerekmektedir. Sözü edilen bu okulların dışında ortaokuldan sonra, eskiden üç yıl, bugün ise beş yıl olan öğretmen okulları da var. Bu okulları bitiren öğrenciler, ilkokullara öğretmen olarak atanırlar. Yukarıda açıklandığı gibi üç yıllık liseden (fen veya edebiyat dalları) sonra merkezi sınav yapılmaktadır. Bu sınavla hem öğrenci liseyi bitirme hakkını elde etmekte hem de öğrenci bu sınavda girdiği tüm derslerden aldığı puanlar toplanarak, ders sayısına bölünerek ortalama başarı puanı hesaplanmaktadır. Bu puana göre de öğrenci üniversitenin herhangi bir bölümüne girmeye hak kazanmakta, puanı düşük ise artık üniversite okuma hakkını ömür boyu kaybetmektedir. Eğer öğrenci girdiği sınavda en fazla iki dersten başarısız kaldığı takdirde, iki ay sonra bütünleme sınavına girebilmektedir. Ancak burada esas üzerinde durulması gereken sorun, öğrencinin bu merkezi sınava en fazla iki yıl girme hakkı var. Yani bir öğrenci, ilk yıl girdiği bazı derslerin sınavları çok iyi geçmediğini fark eder ve iyi bir ortalama elde edemeyeceğine anlarsa, diğer derslerin sınavlarına girmeyerek lise son sınıfına yeniden devam etme hakkı elde edebilmektedir. Dolayısıyla Irak’ta bir öğrencinin hayatının akışını, liseden sonra bu iki yıllık sınav etkilemektedir. Oysa liseden mezun olma sınavı ayrı, üniversiteye girme sınavı ayrı olmalıdır. Bir öğrencinin liseden mezun olduktan sonra, özel koşulları bunun ertesi yıl üniversitede okuma imkânı olmayabilir. Ancak daha sonraki yıllarda, eğer ayrı bir üniversiteye girme sınavı var ise, öğrenci bu sınava girer ve üniversiteye girme şansını yeniden dener. Ek olarak bir öğrenci, bu yıl kazandığı üniversitenin bir bölümünde bir yıl okur, ikinci yıl tekrar sınava girerek okuduğu bölümü değiştirebilir. Hatta bir öğrenci arzu ederse, üniversiteden mezun olduktan sonra, yeniden sınava girerek üniversitenin başka bir bölümünde okuyabilir. Öğrencinin eğer okuma hevesi var ise, buna da imkânı varsa ikinci kez üniversiteden de mezun olunmasına fırsat verilmelidir. Hatta öğrenci isterse üniversite sonrası lisansüstü (yüksek lisans ve doktora) eğitimine de devam etmelidir. İnsanlar okudukça daha bilgili olur, ufku genişler ve topluma daha yararlı bir birey haline gelir. Bir ülkedeki insanlar üniversiteden mezun oldukça kendine güveni gelir, toplum içinde değeri artar ve sözü dinlenir olur. Bir ülke de kalkınmak istiyorsa, önce insanlarını okumaya teşvik etmeli ve okumanın yollarını açmalıdır. İnsanlara yapılan yatırım en yararlı yatırımdır. Bir insanın ancak okuma ile kafası gelişir, dünyaya daha geniş bir pencereden bakabilir ve üstlendiği görevleri başarıyla yerine getirebilir. Dolayısıyla bir ülkedeki okumuş sayısı artıkça, o ülkenin kalkınması daha kolay olur. Öğrencilerin okuması için burs ve devlet yurtlar inşa ederek öğrencilerin buralarda kalmalarına imkân sağlamalıdır. O halde devlet herkesin okumasına fırsat vermelidir. Bu durumun tersine, Irak’ta modası geçmiş sınavlarla öğrencilerin önüne bir set çekilerek herkesin okumasına fırsat verilmemektedir. Eskiden Irak’ta liseden mezun olanların toplumda bir yeri vardı, Nitekim liseden mezun olanlar zorunlu askerlik hizmetinden muaf tutulurdu. Ancak 1970’lerin başından itibaren askerden muaflık kaldırılmış, üniversite mezunları için de zorunlu askerlik hizmeti getirilmiştir1. Dolaysıyla liseden mezun olmayı zorlaştırmanın bir anlamı bulunmamaktadır. Kerkük’te tanıdığım bazı arkadaşlarım sırf bir ders yüzünden liseden mezun olamadılar, eğitim hayatları bir ders yüzünden 1 2003 yılında Irak’ın işgalinden sonra zorunlu askerlik hizmeti kaldırılmıştır. bitirildi. Oysa bu arkadaşlar belki bu baraj sınavı olmasaydı, eğitim hayatlarına devam edebilir, kaldığı derse dayalı olmayan bir alanda yetişebilirlerdi. Bazı arkadaşlar ise liseden mezun oldular, ancak sınav mezuniyet ortalamaları düşük olduğu için üniversiteye giremediler. Esasen ortaokuldan sonra lisede fen veya edebiyat dalları objektif bir şekilde seçilememektedir. Öğrenci, lisede bu dallardan biri seçtikten sonra geri dönüşü de bulunmamaktadır. Bugün ileri gelişmiş ülkelerin tarihi incelendiğinde; bu ülkeler üniversitede okuyan ve düşünen insanlar sayesinde gelişmiştir. Oysa konumuz olan Irak’ta bir gencin okumaması için, sıvanda kazanılan düşük ortalama bir engel olarak gencin hayatı boyunca karşısına çıkarılmaktadır. Genç bu durumdan kurtulmak için, çözümü yurt dışında okumanın yollarını aramaya başlamaktadır. Irak’ın dışına çıkan gençler, Irak’ta kazanamadığı üniversitedeki bir bölümü kazanabilmekte ve başarılı bir şekilde üniversiteden mezun olabilmektedir. Hatta bunların bir kısmı üniversite sonrası lisansüstü yüksek lisans ve doktora eğitimi yapmakta, bazıları da üniversiteye intisap edebilmektedir. Burada bu durum analiz edildiğinde; bir genç Irak’ta altı yaşından itibaren 12 yıl (6 yıl ilkokul+3 yıl ortaokul+3 yıl lise) Arapça okumuş olmasına rağmen, yurt dışında başka bir dilde üniversiteyi kazanıp, başarıyla bitirmesi, bu gence Irak’ta eğer bu fırsat verilmiş olsaydı, kesinlikle burada da başarılı olacaktı. Öte yandan Irak’ın ekonomik yapısında özel sektörün payı çok düşüktür. Dolayısıyla Irak’ta esas istihdam kapısı olarak kamu sektörü yer almaktadır. Bu durumun bir sonucu olarak; öğrenciler liseden sonra daha çok tıp, diş hekimliği ve eczacılık gibi sağlıkla ilgili bölümleri tercih etmektedirler. Zira bu bölümün mezunları kamuda çalışma imkânı bulunmakta, diğer fakültelerin bölümlerinin mezunlarının ise devlet dairelerine atanmaları zor olmaktadır. Bundan ötürü devlet üniversitelerinin tıp, dişhekimliği ve eczacılık gibi sağlıkla ilgili bölümleri daha çok tercih edilmektedir. Öğrenciler merkezi sınavda ancak ortalamaları 95 ve üzeri olanlar bu bölümlere girebilmektedir. Son yıllarda Irak’ta özel üniversite ve yüksekokullar açılmıştır. Devlet üniversitelerini kazanamayan öğrenciler, eğer yurt dışında okuma imkânı bulamayanlar, büyük paralar ödeyerek özel üniversitelerde okuma imkânı elde edebilmektedirler. Bütün sistem analizlerinde olduğu gibi, bir sistem işlemeye başladıktan sonra, sistemin çıktısı geri besleme yoluyla aksak yönleri ortaya konulur ve buna göre sistemde düzeltme yapılır. Bu noktadan hareket edilerek, Irak’ta uzun yıllardan beri uygulanmakta olan eğitim sistemi, yani her öğretim aşamasından sonra yapılan merkezi sınavın, ortaya çıkan uygulama sonuçlardan; çağın şartlarına uymadığı için çağın şartlarına uygun yeni bir sistemin kurulması gerekir. Zira Irak’ta uygulanan sistem, yukarıda açıklandığı gibi, insanları kazanma yerine, eleyen ve okumadan soğutan bir sistemdir. Bu sistem aksadığı için bazı yıllarda, lise son sınıf öğrencilerinden merkezi bütünleme (ikmal) sınavında başarısız olan öğrencilere bile yeniden sınav hakkı tanınmaktadır. Oysa önerilen bu sistemde; ilkokul, ortaokul ve liseden sonra yapılan merkezi sınavların kaldırılması; bu aşamalardan geçmek için okullarda ara sınıflarda yapılan sınavlara benzer sınavların yapılmasıdır. Bir başka deyişle, bir öğrencinin ilkokuldan, ortaokul ve liseden mezun olabilmek için okulda yapılacak sınav yeterli olacaktır. Liseden sonra üniversiteye girmek isteyenler için merkezi sınavın yapılması gerekir. Bu sınava, bir yaş sınırı konulmadan öğrencinin istediği kadar girebilmesi sağlanmalıdır. Hatta öğrenci liseden mezun olduktan sonra ne zaman kendini hazır hissediyorsa, o zaman sınava girebilmelidir. Zira önerilen bu sistemde, liseden mezun olma sınavı ile üniversiteye girme sınavından tamamen birbirinden bağımsız sınavlardır. Şayet bir öğrenci üniversiteye girmek istemiyor ise, üniversite sınavına girmeyebilir. Bu önerilen sistemin uygulamaya girmesiyle, her okumak isteyene, okuma fırsatı verilmiş olacaktır. Umarım bu öneri Irak’ta eğitim sisteminde köklü bir değişikliğe yol açmaya vesile olur. KERKÜK