Osmanlı coğrafyasında tarikat erbabı tarafından inşa edilmiş zaviye, dergâh, hanekah veya tekke adı verilen mekânlar, cami ve mescitlerden sonra en çok uğranılan ibadet yeri olmuştur. Zikir halkaları düzenlenen ve ayinler icra edilen tekke ve dergâhlar aynı zamanda yolcu, kimsesiz ve miskinlerin karın doyurma ve barınma işlevi görmüştür. Ayrıca tekke ve zaviyeler etrafında teşekkül eden zengin sözlü kültür geleneği de, son derece önemlidir. Erbil dolaylarında tarikatlar arasında Nakşibendi ve Rıfai mevcut olmakla beraber yörede en çok Şeyh Abdülkadir Geylanî hazretlerine atfedilen Kadirî tarikatı itibar görülmüştür. Erbil, birçok veli, şeyh ve tarikat mürşidi yetiştirmekle birlikte dışarıdan gelen pek çok âlim ve ermiş zatlara kucak açmıştır.
Söz konusu tekkeler arasında XIX. asrın ikinci yarısında Erbil âlimlerinden tahsil görmüş, Erbil kalesindeki üç tekkenin kurucularından biri de Telaferli Hacı Molla Hızır’dır. Eskiden Erbil nüfusunun dörtte üçünü kale sakinleri oluşturmaktaydı. Tophane, Saray ve Tekke adlı üç ana mahalleye ayrılan kale, evler dışında devlet daireleri -Osmanlı döneminde ve Irak Cumhuriyeti kuruluşunun ilk yıllarında- ulu cami, mescit, hamam ve üç tekke yer almaktaydı. Saray Mahallesinde halk tarafından Şeyh Şerif Tekkesi olarak bilinen Zadeler tekkesi ve Tophane Mahallesinde bulunan Hacı Salih Yegen Tekkesi[1] ve Tekke Mahallesinde yer alan Hacı Molla Hızır Tekkesi kentin bilinen en eski tekkeleri idi. Kurucusunun adını taşıyan Hacı Molla Hızır Tekkesinin, XIX. asrın son yıllarında açıldığı tahmin edilmektedir. Kalenin batı cephesine düşen ve yüz metre kare civarında alana sahip olan bu mütevazı tekke, tuğla ve topraktan yapılmıştır. Tekkede düzenli olarak haftanın Pazarı Pazartesiye ve Perşembeyi Cumaya bağlayan geceleri Kadirî tarikatının usul ve adabına göre zikir halkası kurulurdu. Zikir halkalarına halkın her kesiminden katılım olurdu. Ayrıca tekkede Kandil geceleri zikir ve vaaz verilmekle birlikte Mevlid-i Şerif okutulurdu. Pek çok halife ve mürşit yetiştirilen tekke de, ruhani bir eğitim merkezi haline dönüşmüştü.
Erbil’de Hacı Baba lakabıyla tanınan tekkenin kurucusu Hacı Molla Hızır, Şeyh Ali Şeyh Süleyman Şeyh Mustafa’nın oğludur. Günümüzde IŞİD zulmünün altında kalan ve tamamen Türkmen nüfuslu olan Telafer ilçesinde 1838 (H 1254) yılında dünyaya gelmiştir. On yaşındayken yetim kalan Hacı Hızır ağabeyi Sofu Süleyman’ın yardımıyla Kuran-ı Kerim öğrenir, ancak on beş yaşında da ağabeyini kaybeder. Tahsil amacıyla Diyarbakır’a gider ve üç yıl kaldıktan sonra tekrar Telafer’e döner. Bu defa Musul’un Türkmen köylerinden Reşidiye’ye gitmeye karar verir. Reşidiyeli Şeyh Mustafa’nın babası olan Şeyh Abdülaziz’in yanında Kadirî tarikatına intisap eder. Tarikatın seyr u sülukunu tamamlayınca Molla Hızır Erbil’e gelerek devrin âlimlerinden Müezzin lakabıyla şöhret bulan Hacı Abdullah ile meşhur Molla Efendi’nin babası büyük âlim Hacı Ömer Efendinin yanında 5 sene ilim tahsilinde bulunur. Hac farizasını eda etmek için uzun süreli bir yolculuğa çıkan Molla Hızır, Hicaz’da altı yıl kaldıktan sonra İstanbul’u ziyaret eder, Mısır seferinin ardından memleketine döner. Mekke-i Mükerreme’de iken o devrin Hicaz müftüsü Şeyh Ahmet Zini Dehlan ile karşılaşır ve onun teveccühünü kazanır. Bu süreçte Hacı Molla Hızır, Rufai tarikatının büyük mürşitlerinden biri olan Şeyh Dehlan’dan Rufaiyye icazeti alır.
Bu defa Mürşidi Reşidyeli Şeyh Mustafa’nın tavsiyesi üzerine Hacı Molla Hızır ailesiyle tekrar Erbil’e Şeyh Muhammed Çöli yanına gelip yaklaşık iki yıldan fazla süre huzurunda kalmıştı. Şeyhin yüce ve himmeti sayesinde pek hikmetli şeyler öğrenen Molla Hızır’ın olgunlaşmasında önemli etkiler yaratmıştır. Şeyhin engin ilim ve irfanından faydalanmış, marifet ve erdemliğinden nasibini almıştır. Bu arada Molla, Erbil halkını da yakından tanımaya başlar ve bu vesileyle birçok dost edinir. Bir ara Molla Hızır kendi tekkesini inşa etmeden önce kalenin Ulu Camiinin küçük bir hücresini tekke olarak kullanacaktır.
Telafer’de 1920 yılında İngilizlere karşı patlak veren Kaçakaç ayaklanmasından[2] kısa bir süre önce Ulu Camide görev aldığı için ailesini bırakarak Telafer’den Erbil’e gelmiştir. Bu olay üzerine Hacı Molla Hızır, tekrar Telafer’e dönerek hemşerilerin yanında yer almış ve onlara destek vermiştir. Olay yatışınca ailesiyle birlikte Telafer’i bırakıp Erbil’e yerleşir. Kalede ikamet eden Molla Hızır, evin hemen yanında tekke açarak irşat hizmetine başlar. Ancak Erbil’de ikamet etse de Şeyh doğup büyüdüğü Telafer’den vazgeçmemiştir. Ara sıra Telafer’de bulunan zaviyesiyle yakın dost ve hemşerileri ziyarette bulunmuş, orada da birçok halife ve mürit yetiştirmiştir. Halkça sevilen ve sayılan Molla Hızır, hiçbir zaman fukara ve muhtaç insanlara karşı yardım elini esirgememiştir.
Daha önce gelen benzer ermiş ve salih zatlar gibi Hacı Molla Hızır’ın da halk arasında yayılmış birçok menkıbe ve keramete sahip olduğu rivayet edilir. Erbil’de meydana gelen bir deprem esnasında Hacı Molla Hızır kaledeki Ulu Camiinin direklerinin birine dayanarak dua okur, öylece camii zarar görmekten korur. Bu vakıa, o devirde yaşayan insanların hafızasında yer eden en yaygın rivayetlerden biridir.
1932 (H 1352) senesinde vefat eden Molla Hızır Erbil’in Büyük Mezarlığına gömülmüştür. Yörede Telaferli Hacı Molla Hızır ve oğlu Şeyh Abdülkerim Türbesi, Erbil’liler tarafından ziyaret edilen yatırlardan biri sayılır.
Beş kız iki erkek çocuk sahibi olan Hacı Molla Hızır’ın, vefatının ardından postnişini olan büyük oğlu Şeyh Abdülkerim, Telafer’de 1887 senesinde dünyaya gelmiştir. İlim ve irfan ortamında göz açan Abdülkerim tahsilini babasından ikmal eder. Şeyh Abdülkerim her zaman pederinin yanında bulunarak ondan büyük feyiz almıştır. Ayrıca babası Hacı Molla Hızır çevresinde bulunan halife ve müritlerinden de destek gören Şeyh Abdülkerim’in yetişmesinde büyük katkıları olmuştur. Babası Hacı Molla Hızır’ın izinden giden Şeyh Abdülkerim kısa zamanda adını duyurarak yörede halkın sevgisi kazanmıştır. Yardıma muhtaç insanlara el uzatan Şeyh, kapısı daima herkese açık, cömert bir insan olarak tanınmıştır. Babasının vazifesinden vazgeçmeyen Şeyh Abdülkerim, irşat hizmetini vefatına kadar yürütmüştür. 1963’den itibaren zikir halkasından sonra Şeyh, tekkede Kadirî efradına irşat ve vaaz vermeyi adet edinmiştir. 1981 yılında Allahın rahmetine kavuşan Şeyh Abdülkerim kendi vasiyeti üzere Erbil’in Büyük Mezarlığında babasının yanına defnedilmiştir. 1980’lı yıllarının sonlarında kale sakinleri şehrin yeni yapılan aşağı mahallelerine taşınınca babasının yerine geçen Şeyh Abdulhalik (doğ. 1932) Yedi Nisan Mahallesinde yeni bir tekke açtırmıştır.
1987’den beri yeni tekkede irşat görevi sürdüren Hacı Molla Hızır’ın torunu Şeyh Abdulhalik de 24 Nisan 2014 tarihinde uçmağa varmıştır. Günümüzde rahmetli Şeyh Abdulhalik’in oğulları Şeyh Visam ile Şeyh Hisam (Hişam mı yoksa) tekkede büyük dedelerinin görevini yürütmektedirler.
Son olarak üç defa Hacca giden Şeyh Abdülkerim Hac sırasında Peygamber efendimizin şehri Medine’ye giderken, Türk edebiyatının büyük mutasavvıf şairi Yunus Emre’nin deyişi kabul edilen “Ehlen ve sehlen merhaba” uyaklı şiirine nazire mahiyetinde yazdığı manzume aşağıda verilmiştir.
Ya Mustafa ya mücteba
Ehlen ve sehlen merhaba
Güzel cemalin göreyim
Payine yüzler süreyim
Yoluna canlar vereyim
Ehlen ve sehlen merhaba
Medine’de hurma bağı
Yüreğimde yanar yağı
Ziyaret et Uhud dağı
Ehlen ve sehlen merhaba
Mühbeti vah-yi İlahi
Budur enbiyalar şahı
Dünya ve ahiret mahı
Ehlen ve sehlen merhaba
Ziyaret et sen iyice
‘Âşık isen koyma gece
Şübbak öginde et rica
Ehlen ve sehlen merhaba
Talep eyle şefa‘atten
Kurtulasın bu mihnetten
Geri kalma muhabbetten
Ehlen ve sehlen merhaba
Ruhum olsun sena feda
Her an ederem men nida
Şefa‘atten koyma cüda
Ehlen ve sehlen merhaba
Sana kurban ola canım
Ki sensin menbe‘-i imanım
Fedadır ruh-i revanım
Ehlen ve sehlen merhaba
Şarab-ı ‘aşk nuş ettim
Ki içtim kavli hoş ettim
Bu muhabbetten men coş ettim
Ehlen ve sehlen merhaba
Ziyaret et yar Sıddık’ı
Madeni adlı Faruk’ı
Bunlardır Ahmet maşukı
Ehlen ve sehlen merhaba
Dilinden salma ‘Osman’ı
Budur cami‘ü’l-Kur’anı
Ali’dir sırr-ı rabbani
Ehlen ve sehlen merhaba
Hasan Hüseyin ve hem Betül
Bunlardır evladı Resul
Kıyamette koyma melül
Ehlen ve sehlen merhaba
Nida ettim Abbas Hemze
Beşle altı bağışla bize
İyice dikkat et bize
Ehlen ve sehlen merhaba
Hem ‘Aşere-i Mübeşşere
Saki durur Kevserlere
Salavat ver peygambere
Ehlen ve sehlen merhaba
Çağır her dem ashapları
Mustafa’nın ahbapları
Evliya hem aktabları
Ehlen ve sehlen merhaba
Bütün gönülden ya Rahim
Afv ister Abdülkerim
Muhammedin fazıl u ’emim
Ehlen ve sehlen merhaba
Yanar gönlüm ateşi çıkar
Gözlerimin yaşı akar
Nezir için yola bakar
Ehlen ve sehlen merhaba
Meded ya kutb-ı rabbani
Baz Abdulkadir Geylani
Her zamanda çağır anı
Ehlen ve sehlen merhaba
Bu evliyalar rehberi
Budur âşıklar gevheri
Evlad-ı Ali Haydar’ı
Ehlen ve sehlen merhaba
Elinden içtim şerbeti
Hiç görmedim ben mihneti
Çok çok oldu muhabbeti
Ehlen ve sehlen merhaba
Kaynakça
برهان يارالى، حتى لا ننسى اربيل، مكتب التفسير، اربيل 2011، ص 183.
خليل سليمان العصافي، لماحات اجتماعية عن تاريخ اربيل، مكتب التفسير، اربيل 2012، ص .67-66
شيرزاد شيخ محمد، الاثار الدينية في اربيل، اربيل 2002 ص .142-132
شيرزاد شيخ محمد، المقابروالمزارات والأضرحة في اربيل، اربيل2011 ، ص .32-31
Kaynak Kişiler
Ahmet Telaferli, Telafer 1932, Tıp doktoru.
Şeyh Mehdi Şeyh Abdulkerim, Erbil 1946, Emekli.
Şeyh Hisam Şeyh Abdulhalik (Şahsi bilgileri vermek istemedi).
Talat Esat Bakkal, Erbil 1938, Emekli.
[1] Hacı Salih Yegen Tekkesi, mescit olarak da kullanılmıştır. Nitekim halkça mescit diye bilinir. [2] Olayla ilgili bkz.: Suphi Saatçi, Tarihi Gelişim İçinde Irak’ta Türk Varlığı, TADV., İstanbul, 1996, s. 186.