Türkçedeki adıyla Aşil, Helen-Yunan mitolojisinde, Akhilleus diye adlandırılan efsane kahramanıdır. Aşil doğduğunda, doğaüstü güce sahip olan annesi oğlunu yenilmez bir savaşçı yapmak için bu gücü kullanır. Anne, oğlunu kutsal suya daldırıp kutsar. Böylece artık hiçbir silah Asil’e işlemeyecek, onu yaralamayacaktır. Ne var ki anne onu topuğundan tutup suya soktuğundan bir tek oraya su değmemiştir. Onu öldürmenin tek yolu onu topuğundan vurmaktır. İşte Truva savaşlarında bu bilgi kullanılarak, topuğundan zehirli okla vurulmuş ve öldürülmüştür. Bu terim, yani Asil’in topuğu veya Arapça okuyan okurlarımızın (كعب أخيل) olarak kullandıkları terim, Avrupa’da ve genel literatür de zaaf noktası olarak kullanılmaya başlandı. Fikir, politika ve edebiyat çevrelerinde güç ve kuvvetten bahsedildiğinde, zaaf noktalarına delalet etmek için bu terimin kullanılması itiyat şeklini aldı. Böylece bir konuda zaaf noktası söz konusu olunca hemen bu terime müracaat edilir. Başkasının, hatta bir milletin zaaf noktasına işaret etmek gerektiğinde de buna temas edilir. Başkaları zaaf noktamızı açıklamadan veya araştırmadan, bizim de öz eleştiri yönünü takip edip kendi zaaflarımızı belirlememiz, bu zaafların telafi edilmesine vesile olur. Şimdi hamaset ve vurdumduymazlıkla buna itiraz edip, bizim hiç zaafımız yoktur, her şey güllük, gülistanlıktır diyenler de mutlaka çıkabilir. Buna zaten alıştım ve çok önem vermiyorum doğrusu. Ancak öz eleştiri bir erdemdir, şahıslar gibi millet ve toplulukların da bunu yapması ve Aşil’in topuğunu keşfetmesi gerekir. Burada birbiriyle bağlantılı üç noktadan bahsetmek mümkündür. İşin ilginç tarafı bu noktalar birbirine bağlı veya etkin hali de almaktadır. Sadede gelelim, bu üç nokta şöyle: Bir: Söylem Birliği Söylem ve görüş birliği olmayan toplulukların arasına bölünme tohumlarını atmak çok kolay olur. Zaman zaman bizim konularımızda da, söylenenin değil, söyleyenin dikkat çekmesi sebebiyle bazı ortak olarak alınması gereken prensip ve söylemler göz ardı edilmiştir. Bölgesel, mezhepsel veya sınıflar ayrılığına oynayan mihraklar bunda başarılı olamadılar. Ancak herkesin üzerinde durduğu kabuller, şahsî dürtüler yüzünden bazen benimsenmedi. Tabii ki bunun da bir sebebi vardır ve ondan kaynaklanmaktadır. İşte bu da ikinci noktadan kaynaklanmaktadır. İki: Teori ve Program Teorisi ve gerçek söylemi olmayan toplulukların, hatta davaların uzun yaşama şansı kısıtlanır veya kısıtlanmaya çalışılır. Etrafımıza baktığımızda büyük kitlelerin bizim davamızdan bahsettiklerini her mahfilde görürsünüz. Bir misal vereyim, bugün eski kuşakları yaşamayan birçok gencimiz ve yol yoldaşımız genel kabullerden bahsederek milletçe lider ve önder kabul ettiğimiz şahıslara derin saygı duyarlar, duymalıdırlar da. Ancak yine geniş bir kitle kendi kendilerini sorgulamadan, niçin bu karara vardıklarını araştırmadan bunu kabul ettiklerini bilmezler. Hâlbuki bu liderlerin hangi fikirleri yaydıklarını, bizden hangi yolun yolcusu olmamızı istediklerini ne araştırdılar, ne de irdelediler. Onun için bu liderler hakkında yazılan yazılar çok azdır. Şifahi bir toplum olduğumuz için bu söylemlerle iktifa ettiğimiz bir gerçektir. Hâlbuki bu fikirler, teorisyenimiz olan bu önderlerin öğüt ve yönlendirmelerinden kaynaklanarak ciddî bir şekilde ortaya atılmalı idi. Mesela biz bir millet olarak herhangi bir konuya karşı nasıl bir tavır alıyoruz. Ekonomik görüşümüz, din görüşümüz, eğitim planlarımız, başka milletlere bakışımız, ahlak anlayışımız ve birçok konuda duruşumuz incelenmeli, genel kabul görmeli ve bu sebeple birinci noktada olan söylem birliğine ulaşmamız gerekir. Üç: Tanınma ve Tanıtma Tanıtma hem içte hem dışta olacaktı ki, hem toplumumuza bu fikirleri aktarmak ve cidden inandırmak, hem de bizim dışımızda olan topluluklara ne kadar haklı olduğumuzu, ne kadar uygar bir şekilde düşündüğümüzü açıklamak sonucuna varırız. Kendi gençliğine ve yeni kuşaklarına bu prensip ve programları anlatamamak, şifahi bir toplum olarak kalmamızı doğurur. Bugün başka milletlerde olmayacak kadar, okuma ve araştırmadan uzak kalan ve sosyal medya ile iktifa eden bir toplumu üretmiş olmamız büyük bir hatadır. Sonuç Aşil’in topuğunu mutlaka incelememiz gerekir. Bunun en uygun yolu yüksek bir istişare kurulu tarafından bu noktaların kaleme alınıp kayda alınmasından ve millete takdim edilmesinden geçer. Tabii ki bu fikirler, birebir teorisyen olan liderlerimizin düşünce ve yol göstermelerini esas alarak kayda alınmalı ve buna aykırı hareket etmek durumunda olanlardan uzaklaşılmalıdır. Lütfen kızmayalım, başkası bulup kötü kullanacağına, biz bulup ıslah edelim.